Girişimcilik

Girişimcilik

Toplumumuzun refah ve mutluluğa ihtiyacı var. Mutluluk bir paylaşım ve dağılım işidir, yaratırken de niteliği sosyal boyutta olmalı dağılımı da o derece geniş kapsamlı olmalı.

İnsana özgü yaşam biçimi olarak bireyi çevreleyen koşulların nasıl ki toplumsal bütünlüğü varsa refah ve mutluluk da sosyal nitelikli olmadıkça birey için hiçbir kalıcı anlam ifade etmez. Çünkü bireysel mutlulukların sınırı toplumsal şartların oluşturduğu çizgide biter. Eğer bireyde o çizginin ötesini hedefleyen sosyal mutluluk inanç ve anlayışı yeterince gelişmemişse mutlu olma çabaları toplumsal koşulların sınırında yok olacaktır.

Rönesans’la birlikte çağdaşlığa gidecek yolda geliştirdiği inanç ve düşünce ile 20’nci yüz yıla damgasını vuran toplumlarla içinden geçtikleri tüm evreleri ıskalamakla ortaçağ koşullarındaki yaşama razı olan toplumlar arasındaki fark;

Mutluluğun toplumsal değerini özümsemenin yanı sıra gelişme inancının toplumdaki bütün fertleri içine alan genişlikte girişim gerektirdiğine işaret eder.

Mutluluk arayışındaki toplumsal irade şekli aynı zamanda toplumların bilgi düzeyini de ortaya koyar. Toplumsal gelişme için doğruyu kavramak çok önemlidir. Çağdaş normları ayırt ederek, yaşamı çağdaş hale getirme azim ve iradesi aynı zamanda o toplumun ileri gitmesine yardımcı olacak bilgi kapasitesinin de göstergesini oluşturur.

Kanıtlanmış başarıların temelindeki inanç gücü, “inanmak başarmanın yarısıdır” sözünü bu açıdan doğrular niteliktedir.

O halde;

  • İnsanın mutlu olmasının yaşam hakkı olduğuna inanması gerekir.
  • Daha sonra insanı mutluluğa ulaştıracak yol ve araçları kullanacak bilgiyi edinmesi gelir.
  • Hemen ardından da etkin bir girişim gücüne ihtiyaç vardır. Çünkü inanç ve bilgiye dinamizm katacak, en önemli faktör girişimdir.

Bugün gelişmiş toplumlarla az gelişmiş ya da geri kalmış toplumlar arasındaki farkın nedenleri incelendiğinde;

Ne yazık ki; inanç gücünü dünya gerçekliğinden çok ahret maneviyatına yoğunlaştıran toplumların açlık, yokluk ve sefalet içinde olduğu görülür. Özellikle İslam dinine göre yoklukta varlıkta bir kader olduğuna, asıl mutluluk ve mutsuzluğun nihai gerçekliğine de öbür dünya da erişileceğine göre; gerçek dünya için hazırlık yapmak dururken bu dünyadaki toplumsal mutluluk kavramının hiçbir önemi yoktur.

Gelişmiş toplumlarda ise; tam aksine dünya gerçekliği ön plandadır. İnanç gücü toplumun mutlu olmasını sağlayacak doğrultuya odaklanırken, bilgi ve ona bağlı olarak yaratılan girişim gücü, çağdaş ölçüleri elde etmenin en önemli unsuru olarak kullanılır.

Doç. Dr. Feyzullah AYADENK

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp
Bize Ulaşın

Oteliniz Çağrı Danışmanlığı Hizmeti istekleriniz için bizlere ulaşabilirsiniz...