Ülkemizde Girişimcilik

Ülkemizde Girişimcilik

Girişimcilik hem bireysel hem de toplumsal yaşam için yaratıcılığın önemli aracı olduğu gibi insan hayatına dinamizm ve güç katan bir özelliktir.

Bir ülkenin ekonomisi yaratıcı girişimciler sayesinde gelişir.

Hukukta, adalette, eğitim sağlık ve diğer alanlardaki aksaklıklar halk iradesiyle oluşan girişimler olmadan düzeltilemez. Toplum yaşamını düzenleyen koşullar bireylerin ortak çaba ve girişimleri ile olumlu hale getirilebilir. Gelişme ve yaşamı çağdaş hale getirmeyi hedefleyen toplumsal inanç zayıfladığı zaman bireysel zaaflar öne çıkar, bireysel kazanmanın karşılığı toplumsal zarar ve yıkıntılardır.

Toplumun özlem ve iradesini yansıtan girişimler olmadan seçilmiş veya atanmış kişilerin vereceği kararlar toplum çıkarlarına ters düşebilir, örneğin gelir dağılımındaki bozulma, işsizlik ve yoksulluk sonucu ortaya çıkan; anarşi, kapkaç terörü ve toplumun huzurunu bozan gelişmeler ekonomik nedenlere bağlı olup,

İktisadi yapının düzeltilmesini gerektirirken, işsizlik ve yoksulluğu giderecek yatırımlara harcanması gereken kaynaklar, emniyet tedbirlerinin artırılmasına harcanır.

Dinamik nüfusuyla üretkenlik kapasitesi yüksek olan ülkemiz, girişim gücünü kötü kullanan ülkelerin başında yer almaktadır. Bu yüzden, Sahip olduğumuz kaynaklar başta olmak üzere toplumu mutluluğa götürecek kalkınma hamlesini de ulusal kurtuluş savaşı gibi davaya dönüştürmek için bütün şartlar mevcutken, harcanan elli yıllık zaman bizi hala tarım toplumu olmaya mahkûm etmiştir.

Müteşebbis gücü toplum yararı gözeten iktisadi gelişmenin değil kısa yoldan nasıl zengin olunurda toplumun tepesinde hoyratlık sergilenir ona yoğunlaşmıştır. Bu amaç gerçekleştirilirken devleti dolandırmak, vergi kaçırmak, sigortasız işçi çalıştırmak, geçerli beceri haline gelmiştir.

Bugün artık hızlı gelişme ve kalkınma fırsatları gerilerde kaldı. Yer altı ve yer üstü potansiyelimiz eskisi kadar cömert ve sınırsız olmadığı gibi içe dönük üretim metotları da demode oldu. Açık pazarlarda kabul gören, rekabet eden mal üretmelisiniz, teknoloji geliştirmelisiniz, düşünen fikir üreten eğitimli bireyler yetiştirmelisiniz, bilgiye yatırım yapmalısınız, memleket ekonomisini geliştirecek yaratıcı girişimciler yetiştirmelisiniz. Bunların yerine; yarını düşünmeyen, kafası boş, eğitimsiz, mesleksiz bireyleri çoğaltarak toplumu mutlu edecek gelişmeyi sağlayamazsınız. Aksi halde; medeniyet düzeyini hedef aldığınız ülkeler çağın gereklerine uygun disiplin içerisinde; hayal kurup, fikir geliştirerek, çalışıp, üretip, ülkesini geliştirme kalkındırma onurunu yaşarken; siz işsizlik, borç batağı ve hala nüfusunun yüzde 43 ü tarımdan geçinen ülke olmanın ezikliği ile debelenirsiniz.

Çağının ve coğrafyasının verdiği fırsatları hovardaca harcayan bir toplum olarak, kalkınma yolunda kaybedilen zaman ve kaynağın tahribatını hiçbir şeyle telefi edemeyiz. Üstelik onuruna düşkün bir millet olarak en alt sıralara düşen yaşam kalitesinin ayıbını soyut böbürlenmelerle de örtemiyoruz artık. Global bilgi akışının getirdiği saydamlık başkalarıyla birlikte kendimizi kandırmamıza da imkân vermeyecek kadar açık ve şeffaf.

Ulusal kurtuluş savaşından sonra uygulanan iktisadi ve sosyal politikalar, ülkemizde devletçiliği mutlak kılmıştır. Belki o dönemin konjokturel koşulları, içe dönük kalkınma anlayışını destekliyordu ama bizdeki gelişme anlayışı devleti güçlendirirken halkın girişim gücünü sınırladığı gibi uzun vadede devlet millet ilişkisini de halk aleyhine bozmuştur.

O dönemde yapılan sanayi ağırlıklı yatırımların bugün özelleştirme gelirini teşkil eden tesislerden oluşması; Türkiye cumhuriyetinin ulusal kurtuluş savaşı sonrasındaki gelişme azim ve kararlılığı ile 2000 li yıllardaki uyuşukluğunu kıyaslamaya ışık tutar niteliktedir.

Ekonomide liberalizmin başlamasıyla siyasetin öne çıkması, yaygın düşünceye göre demokrasinin başlangıcıdır ama 1950 sonrasında ülkede sosyal yozlaşmanın da başlangıcıdır. Devlete yaslanmak, devletten geçinmek en geçerli anlayış haline gelirken, teşvik edilen girişimcilik ülkeyi kalkındırmak yerine ülke kaynaklarından beslenme modelini iktisadi anlayış haline getirmiştir. Ülkede herkesin memur olmak istemesi devletten geçinme anlayışının yerleşik tezahürüdür. Kimse üretici, girişimci, yaratıcı olacağım demiyor. Kimse geçerli bir meslek sahibi olmalıyım demiyor. Neden? Çünkü devletin büyüklüğüne inanan halk devletin hangi güç ve kaynaklarla ayakta durabildiğine kafa yormak yerine devletin bir kulpuna nasıl kapak atılır onun yolunu aramakta. Bu anlayış devletinde iflas etmesine neden olduğu gibi toplum kalkınmasına yetecek girişimciliği de engellemiştir.

Bugün toplumu bu hale getiren nedenleri salt geçmişten günümüze ülkeyi yöneten siyasetçilere bağlamak büyük haksızlık ve hata olur. Eğer doğru bir tespit yapmak gerekirse Türk toplumundaki çoğunluk ferdin kamudan geçinme alışkanlığı ile içinde biraz hırsızlık olduğunu kabul etmeliyiz. Bu hırsızlık girişimciliğin faydaya dönüşmesini, toplumsal nitelik kazanmasını engelleyen etkenlerden bir diğeridir.

1- Ev yapıyoruz; çevre uyumu nedir? Mimari özelliği nasıl olmalı? Depreme karşı dayanıklı mı? Onu gözetmeden, bir kat iki kat fazla nasıl çıkabilirim onun cinliğindeyiz. Eğer rüşvetle halledilecekse, ülkenin sosyal ve ahlaki yapısına verilecek zarar bizi hiç ilgilendirmez. Önemli olan bizim evimizin kat yüksekliği ve elde ettiğimiz kazanımdır.

2- Alış veriş yapıyoruz; satıcının fiş ve fatura vermemesi karşılığı küçük bir indirime fit olarak hem sosyal ahlakı bozuyor, hem de vergi hırsızlığını teşvik ediyoruz.

3- Emlak sahibiyiz yâda bir emlak satıyoruz; değerini düşük göstermek için elimizden geleni yapıyoruz.

4- Belediyeler istedikleri gibi yol kazarlar, kaldırım yaparlar, park yaparlar, büst açarlar, anıtlar diker, plaketler verir, kimse karşısına dikilip kimin parasını harcıyorsun demez, hırsızlığa ortak oluruz.

5- Köyden kente göç eden yoksulların yüzde 80 i gidip hazine arazisi üzerine gecekondu yapar, bu hırsızlık değil midir?

6- Kaçak elektrik kullanıcıların hırsızlığı ise bir başka boyut.

7- Vergi mükelleflerince kaçırılan vergi, hayali ihracatçıların çektiği vurgun, yatırım teşviki ile devleti dolandıranlar, fakirinden zenginine kadar toplumun neredeyse tamamını içine alan, saymakla bitmeyecek örneklerdir.

Ankara Ticaret Odası başkanı Sinan Aygün’ün yaptığı bir araştırmaya göre: bugün ülkede, her 100 liralık ekonominin 67 lirası kayıt dışı, her 100 kişiden 46 sı kaçak çalışıyor,

Her 3 liranın 2 lirası vergiden kaçırılıyor, yapılan her 100 binadan 40’ı kaçak, her 5 kişiden birisi kaçak yapılarda oturuyor, kullanılan elektriğin yüzde 23,5’i kaçak,

Yatırıma ayrılan her 3 liranın 1 lirası rüşvete gidiyor, yarım kalmış yatırımlara 130 milyar dolar harcandı, bitirilmesi için 335 milyar dolar gerekiyor, her 3 CD’den 1’i, her 100 kitaptan 40’ı her bilgisayar yazılımından 58’i kaçak,

Son 5 yılda 23 bankada batırılan para 45 milyar dolar.(aslında battığı söylenen bu paraların çoğu faiz olarak para yatıranların cebine girmiştir) son 20 yılda nüfus yüzde 30 artarken gelir vergisi mükelleflerinin sayısı yüzde 10 azalma göstermiş.

İçinde bulunduğumuz çağın gerçeklerini tahlil edecek bilgi artık herkesin ulaşabileceği, edinebileceği yakınlıkta. Devleti iflas ettiren anlayışla bir yere varılamayacağını milletçe görüp, Anladık. Devlet kapısı ekmek kapısı olmaktan çoktan çıktı. Bugün bütün kamu kurumlarından personel çıkarılması İMF ye verilmiş en önemli taahhüt. Borç batağında olmayan belediye hemen hemen yok denecek kadar az. 6 aydır maaş ödeyemeyen belediyeler var.

Bu durumda; bilhassa iş hayatına atılacak gençlerin artık birilerinden iş beklemek yerine inanç, bilgi ve yeteneklerini girişimciliğe yoğunlaştırmaları gerektiğine inanıyorum. Ülkemizde nüfus artışı hızla devam ederken, iş bulma olanakları daha da daralmakta. Her hafta 1 milyar dolar borç ödeme yükümlülüğü içerisindeki bir devletin de işsizliği önleyecek yatırımlara kaynak ayırması imkânsız gibi. 5 milyonu aşkın işsiz varken, yukarıdaki araştırma göstermektedir ki vergi mükellefi sayısında yüzde 10 azalma var. Yeni işyeri açılmadığı gibi faaliyette olanlar kapanmış. Diploma sahibi olmakta yetmiyor artık. 700 bin civarında diplomalı işsiz olduğuna göre eğer Üniversite mezunları arasında iseniz de iş bulma şansınız 700 de bir demektir.

Ne Yapmalı

Bu kadar karamsar tabloya rağmen gerek Küresel bilgi akışının sunduğu kolaylıklar nedeniyle dünya ölçeğinde, gerekse ülkemizin tüketim kapasitesindeki canlılık ve yeniliklere eğilimi nedeniyle yeni girişimciler için her zaman büyük fırsatlar mevcut. Ne var ki; geleneksel kısmet anlayışı ile girişilecek işler için dünyanın hiçbir yerinde başarı şansı olmadığı bilinmeli.

Yeni bir girişim için:

  • Geniş bir bilgi sahibi olacaksınız, artık ulaşılamayacak bilgi olmadığını en azından İsbul site üyeleri ve takip edenleri biliyor olmalı.
  • Çevrenizi iyi etüt edip, boşlukları tespit edeceksiniz.
  • Girişilen işin boyutuna göre risk almaya hazır olacaksınız.
  • Giriştiğiniz iş, ilgi ve yenilik yaratacak nitelikte olmalı.
  • Sunacağınız ürün veya hizmet bölgenin tüketim eğilimine hitap etmeli.
  • Yapacağınız iş kontrol edebileceğiniz ölçü ve boyutta olmalı.
  • İşin girişiminden geliştirilmesine kadar ki tüm aşamaları kapsayan plan programınız olmalı.
  • Piyasada başarılı ve itibarlı firma veya iş yapan kişileri izlemelisiniz ve onlardan birini veya bir kaçını kendinize model seçerek, tanınmanızı sağlayacak ilişkiler edinmelisiniz.
  • Yaratıcı ve yetenekli arkadaşlarınızı girişime ortak ederek riski dağıtıp iş yapma gücünü artırabilirsiniz.
  • İyi bir girişimci olmanın temel koşulları; Bilgi, Gözlem, Güven ve Tutarlılık, Prensip, cesaret, direnç ve disiplindir. Bunları kendinizde görmek, hissetmek girişim gücünüzü yüzde 50 artıracaktır.

Şimdi diyelim ki işe ihtiyacınız var. Çalışabileceğiniz işten önce o işyeri için neler yapabileceklerinizi bir düşünün. Eğer işe başladığınız iş yerinde; yenilik getirecek, verimi artıracak, arkadaşlarınıza örnek olacak özellik ve yetenekleriniz varsa bunlar, iş bulmanız için önemli üstünlükler olduğu kadar kendi başlatacağınız girişim için de sizi başarıya götürecek güçlendendir. Şimdi şu soruyu sorun kendinize; Ben neden iş aramak yerine kendi işimi kurma girişimi içinde değilim?

Eğer kendinize güvenir de inandığınız bir işin girişimini başlatmaya karar verirseniz, yer, sermaye, iş gücü ve müşteri gibi faktörleri bir araya getirecek olanakları yaratmaya yetecektir çaba ve yetenekleriniz.

Çevrenizde gördüğünüz bunca iş başarmış girişimcilerden bazılarının serüven ve hayat hikâyelerini incelemeniz bu konuda size yeterince fikir verecektir. Onlardan çok azı dışındakiler sermaye ve diğer faktörlere sahip değilken sadece inanç ve cesaretle giriştiler başarıya ulaştırdıkları işlere.

Dünya gidişatına baktığımızda çok geniş yelpaze sunduğunu görüyoruz hayatın insan varlığına. Zengini de, fakiri de, mutlusu da, mutsuzu da, çılgını, güzeli, çirkini herkese yer ve kısmet var bu yelpaze içerisinde. Eğer hedefleriniz büyükse alacağınız payda büyük olacaktır bu nimetler yelpazesinde. Tabi ki; “her şeyin bedeli var” bu hayatta. Büyük bedel ödemeye hazırsanız bunun karşılığı; hayalleri büyük tutmak, risk taşımak, büyük adımlar atmak olmalı. İşte o zaman başkalarından farklı şeyler yaratabilirsiniz. Başarısız olmaktan, zarar etmekten korkanlar hiçbir işe girişemezler. Aslında bir iş girişimi zararla sonuçlansa bile uzun vadede girişimciye kazandıracağı çok şey vardır.

Yapılacak iş konusunda çevrenizde yapacağınız gözlem ve inceleme size ışık tutacaktır. Değerli fikir adamı Tınaz Titiz’in deyimi ile “sorun olan her yerde iş potansiyeli vardır” sadece başkalarının göremediklerini görmeye keşfetmeye çalışın yeter.

Örnek:

1- Bir restorana girdiğinizde oradaki eksikleri, yetersizlikleri tespit edin, bu yemek çeşidinin değiştirilmesi olabilir, masaların ve dekorun yeniden düzenlenmesi olabilir, hizmet kalitesinin arttırılması olabilir. Eğer müşteri sayısını artıracak yenilik ve düzenleme fikriniz oluştuysa restoran sahibine müşteri artırmayı ve daha iyi işletmeyi garanti eden teklif götürün, koşullarınızı ortaya koyun, göreceksiniz olumlu yanıt verileceğini.

2- İyi konumda ki bir yerde bir ürün satmayı düşünün, oradaki diğer işletmelerin yapamadığı yenilikte bir yer olursa, onlardan daha iyi hizmet verirseniz rekabet üstünlüğünü ele geçireceksiniz demektir.

3- Çevrenizde tüketiciler hangi ihtiyaç içerisinde ve ihtiyaçlarını nerelerden nasıl temin ediyorlar. Bunu gözlemleyin satın alınan ürünleri satanlarla onların ihtiyacı olan ürünleri temin konusunda organizasyon kurabilir yeni bir iş yaratabilirsiniz.

4- Turizm bölgelerinde birçok otelle anlaşma yaparak çevrenizdeki ihtiyaç sahiplerine organizasyon yapabilirsiniz.

5- Gençlik arasında bir organizasyon çalışması yaparak, eğlence ve tatil içerikli kamplar kurabilirsiniz. Bunun yer ve hizmeti konusunda tatil bölgelerindeki Belediyelerle anlaşma yapabilirsiniz.

Oralarda gençliğin sosyal bir projeye katkı sağlaması karşılığında (Bu proje içinde; müzik konserleri olabilir, kültür aktiviteleri olabilir, örnek bir sokak düzenlemesi olabilir, ağaçlandırma kampanyaları olabilir).

Sermaye yok demeyin, tanınmıyoruz demeyin. Yeter ki iş yapma cesaret ve güvenini ortaya koyun, olumlu fikirlerle kapıları çalın. İnandığınız alandaki girişimi başlatmadan; sermaye, müşteri, işletmecilik ve diğer olanakların nasıl yaratılacağını göremez anlayamazsınız. Bazen güvenilir bir girişimcinin niyet ve arzusu, iş yapacağı insanları etkilemesi ve başarısına inandırması sayesinde, sermaye olmadan da piyasa desteği yaratabilir.

Bu konulardaki görüşlerimi sizlere aktarmaktaki amacım ishbul üyelerine öğüt vermek değil zaten öğütlerin insan hayatında faydalı olduğuna da inanmam. Amacım; girişimciliğin ülkemizin refah ve mutluluğa ulaşmasındaki önemini ortaya koyarak gençlerin bu alandaki fırsatları elde etmek üzere işsizliğe alternatif yaratacak alanlara yönelmelerini sağlamaktır. Benimde edindiğim kariyer ve olanaklar bu doğrular sayesinde gerçekleşmiştir

Ülkemizde en büyük sorunların başında yer alan işsizliğin beraberinde getireceği daha büyük sorunları düşününce; zorlukları aşmanın büyük hayaller etrafındaki inanç ve yeteneklerin azami ölçüde ortaya konulması gerektiği en fazla gençlerin benimsemesi gereken öncelik olarak karşımıza çıkıyor. Çevresindeki olup bitenlere kafa yormadan, bedel ödemeden, kendisinin hiçbir zaman ulaşamayacağı yer ve mevkidekilerin yaratacaklarına güvenen, fakirliği de zenginliği de ya şans yada kader olarak gören insanla, defalarca düşürüldüğü iktidara defalarca gelme direncini gösteren ve 80 yaşında bile Türkiye’nin büyük baş hayvan sayısını kafasında tutacak kadar bilgi edinme ve araştırma disiplinini muhafaza eden Süleyman Demirel arasındaki fark; bizlere, her şey insanın kendi elinde sözünü doğrular niteliktedir.

Yaratıcılık bilgi ve yeteneğinizin boyutunu en iyi tahlil edecek sizlersiniz. Hayal kurmanın hatta çok büyük hayaller kurmanın kimseye zararı yoktur. Zaten hayal kurulmazsa tasarlanacak hiçbir şeyinizde olmaz. O halde girişim konusunu daha önemle düşünün. Ama önce yukarıdaki bilgilere sahip olun. Sözü edilen bilgileri edinmek Üniversite okumuş hatta biraz analitik düşünce yeteneğine sahip herkesin edinebileceği bilgiler. Bu bilgiler hiç girişim amacınız olmasa bile günümüz iş hayatına kabulünüz için yine gerekli.

Ülkemizde bu kadar yüksek istihdam kapasitesine rağmen mesleksizlik diğer bir başka sorundur. Üniversite diplomasına sahip olmakla meslek sahibi olmak ayrı şeyler. Üniversite okumakla insan olmanın, iş sahibi ya da girişimci olmanın ancak asgari bilgilerini kazanabiliyorsunuz. Somut bir meslek bilgisi edinmek yine sizlerin özel çabasıyla mümkündür. İster girişimciliğe dönük bilgiler edinin, ister somut bir meslek sahibi olmak için kolları sıvayın. Ama bu işe hemen başlayın. Ancak o zaman kolaylaşacak iş bulmanız veya sizi iktisadi bir başarıya götürecek girişim başlatmanız.

Bu günkü yazımızı da yine bir fıkrayla bitirelim.

Adamın birisi keyifle köy ortasında yürürken komşusu sormuş, hayrola nereden geliyorsun ağzın kulaklarında. Adam cevap vermiş cakayla, aha padişahın kızını bizim oğlana istedik de saraydan geliyorum.

Yahu demiş komşu, padişahın kızı senin sümüklü oğlana mı kalmış ki padişah sana kız versin demiş.

Adam gayet emin cevap vermiş, biz istedik gerisini padişah düşünsün!

SON SÖZ: Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterileni olmak yeğdir.

Doç. Dr. Feyzullah AYADENK

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp
Bize Ulaşın

Oteliniz Çağrı Danışmanlığı Hizmeti istekleriniz için bizlere ulaşabilirsiniz...