Halk İradesi Ve Özelleştirme

Halk İradesi Ve Özelleştirme

Allahın her topluma bahşetmeyeceği bir inancın etrafında birleşerek, Dünyaya ders veren direniş ve mücadele azmiyle, bağımsızlığını kazanan Türk Halkı, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde en büyük gelişmeyi, kurtuluş savaşından sonra ki dönemde kaydetmiştir.

En büyük Sanayi tesisleri, en uzun Demiryolları, en değerli Bankalar, tesisler, fabrikalar Türk halkının alın teri olarak, ülke ekonomisine bu dönemde kazandırılmış,

1950 Yılına kadar elde edilen ekonomik ve sosyal gelişme hızı, kurtuluş savaşından sonraki en önemli iktisadi zaferdir Türk tarihinde.

Dini inançları sömürü aracı haline getiren zihniyetin taşı taş üstüne koymaktan çok bu ülkenin hazır değerlerini satma hünerinin arkasındaki amaç, ülkenin gelişip kalkınması değildir.

Öyle olsaydı, mal mülk satışından önce değerler tahrip edilmezdi.

Türkiye için 12 Eylül ihtilalinin en büyük darbesi:

Toplumsal iradeyi toplumsal çözülmeye dönüştüren, ithal,

Tüketim akıntılı, Bol cereatli Bol erozyonlu, Zengini zengin, fakiri fakir yapan, ekonomi modeliyle,

Bir gün davulcuyla, ikinci gün darbukacıyla, üçüncü gün barcıyla evlenip boşanan aile açılımlı, modernizasyon ve Transformasyon getiren sosyal gelişme modeli olmuştur.

Bu iki model bağlamında,

Namazı niyazı bol, dini bütün, bilgisi yüksek Özel hazırlanmış, özel kurgulanmış, Özal formülü, Türkiye nin hiç tanıyıp, bilmediği ÖZELLEŞTİRMEYİ, yeniliğin, çağ atlamanın ve Avrupalı olmanın şartı haline getirmişti.

Turgut Özal, Nakşîlikle, kızı oğlu barda pavyonda, eşi sazda sözde, modern aile yelpazesini bir ardalığa dönüştüren ısmarlama Türkiye’yi;

 Değerlerinden

 Geleneklerinden

 Kültüründen

 İnancından

 Dayanışmasından

 Milli hasletinden Uzaklaştıracak planı da dokumuştu, ihtilal destekli, seçeneksiz, şahsiyetsiz ve çapsız siyaset politikasına. Bugün izi tozu dahi kalmayan bu modelistlerin bıraktığı yerden, din, iman ve Avrupa aşkı üzerine inşa edilen siyasal politikaların yine can simidi olmuştur özelleştirme.

Şimdikilere gelince; Çağı okuyan, Değişimi benimsemiş, Ulusal üretimin gelişmesini hedefleyen, Tüketimi dengeleyecek, Ulusal kaynakları hareketlendirecek, Katma değeri yüksek, Bilimselliğe açık, Toprağını tarımını koruyan,

Dünya standartlarında üretimle rekabet üstünlüğü hedefleyen modelleri olmadığı için hazırı satmak, onlar içinde işin en kolayıdır.

Özelleştirecek bir mal kalmasa da şimdilik kabadayılığın gırtlak refleksine dönüşmüş kuru gürültüsüyle, adaletten, hakkaniyetten, demokrasiden soyutlanmış iktidar gücünün, korkusu yetiyor, devrin devamı için.

Açılımı “SAT, YE İÇ DAĞIT, YANDAŞ YARAT” olan ÖZELLEŞTİRME formülünden iktidar sofralarına hala kaymak akıyor ama özelleştirme meymenetsizliğinin yarattığı, bereketsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik ve kötülükler Türkiye’nin önce milli sınırlarını sonra da iktisadi hedeflerini belirleyen mücadelesini köreltip, gelişme kanallarına enerji taşıyan kan damarlarını çoktan kurutmuştur.

12 Eylül de başlatılan çözülmüş toplum modelinden, birinci ayda evlenip, ikinci ayda boşanan, aileyi, çocuğu, toplum terbiyesini çoktan unutup, TV. Kolik, gerçeklikten uzak, sanal iletişim esiri, bireysel, soyut, amaçsız, gayesiz, toplum yapısı yaratılmıştır.

Ekonomik kalkınma trenini 1950 yılından bu yana dinamitleyip, sosyal gelişme damarlarını yanlış ilaçlarla tıkayan siyasiler sayesinde, elimizde kala kala SOSYAL DEVLET ilkesi kalmıştı ki, oda özelleştirilen tesislerin eşantiyon hediyesi olarak gitti bire on kazanan alıcıların cebinde.

Şimdi sosyal devleti arayanlar, karşılarında onları koruyacak devlet baba yerine, kömür torbası bağışlayan, Devleti siyasete temlik etmiş kamu görevlilerini buluyor.

Toplum İradesi

Değişen çağın, değişen iktisadi şartlarına göre üretim ve dağıtım sistemiyle vatandaş devlet ilişkisinin değişmezliğini iddia etmek mümkün değildir.

Ama satılan değerlerle birlikte, sosyal devlet ilkesi başta olmak üzere Anayasal düzeni haksızlığa, adaletsizliğe ve su istimale açık hale getiren sistem, bir gün gelip, önce çürümüş hücrelerden beslenen haksızları tasfiye edecektir.

Çünkü kendi çıkarları için temeli kanla sulanarak, kurulmuş bu ülke halkını yoksullaştırarak, kaynakları yolsuzluklarda kullananları tasfiye edecek irade yine bu topraklardan çıkacaktır.

Burada asıl tehlikeli olan toplumun 12 Eylül döneminden bu yana sürdürülen değişim karşısındaki hafıza kaybı ile özelleştirme sonuçlarına duyarsız kalışıdır.

Birkaç örnekle özelleştirmeyi hatırlayacak olursak?

1- Telekom çoktan iki kere çıkardı yatırım anapara maliyetini.

2- Tüpraş yeni modernizasyon, genişleme yatırımları ve kar maksimizasyonuyla, ikinci bir Tüpraş yapacak öz kaynak zengini haline geldi.

3- Tekelin Rakı bölümünü satın alan Amerikalıların üç beş yıllık bir piyasa çalışmasıyla İngilizlere değerinin 10 katına satış yaptığını, geçtiğimiz günlerde haber kanallarıyla, gazetelerden okumuşsunuzdur.

4- Burnunun ucundaki varlığı kendisine kazandıracak iradeyi, memleketi açık hava yolsuzluk müzesi haline getiren kasaba siyasetine ipotek ederek, uyuyakalmış Kuşadası halkı, esnafı tüccarı; 25 Milyon doları çıkaramayan pısırıklığın bedeli olarak, sadece gemileri sayacak artık, hem de uzaktan.

Turistlerin çarşı Pazar alış verişine kısıtlama koyan Liman Yönetimine karşı, Ara sıra depreşen efelikler, Liman Platformu adı altında dalga yaratsa da o dalganın boyu balıkçı barınağını bile aşamadığı gibi Limanı satın alan Ege Port’un büyüme planlarını zerre etkilememekte sadece cılız çığlıklar yükseltmektedir.

Çünkü Müflis devletin 25 milyon dolar için satıp, KUŞADASI halkının, küçük bir silkinişle satın alabileceği kendisine ait LİMAN dan önce toplumsal irade ve devlet onuru kaybedilmiştir.

Şimdi Kuşadası halkının Liman yönetimini hizaya getirme çabası, işin sadece çarık eskiten beyhude gayret kısmıdır.

Şimdi, Kuşadası Limanının aktif değeri, 100 Milyon doların üzerindedir.

Bu gün ülkemizde kendini siyasetin, toplum yaşamının, meslek yaşamının önünde gören birçok kara kutu bağımlısı aydının, Face Book paylaşımına gömülü haliyle, gençliğin Cep Telefonu mağazalarını hıncahınç dolduran merak ve akımını gördükçe 12 Eylül ihtilalinin, bugün sonuç veren, din ve modernizasyon eksenli planını daha iyi anlıyorum.

Bugün Cumhuriyet Savcısı karşısında dizlerinin bağı çözülen, içeri tıkılmış komutanların durumuna kimse üzülmesin bu günü hazırlayan onların aynı yoldaki 12 Eylül komutanlarıdır.

Bu örnekler ışığında, özelleştirme sonuçlarıyla başta aydınlar olmak üzere halkımızın bakış açısına ilişkin çelişkileri çoğaltmak mümkündür.

Ama gereği de yoktur.Çünkü atı alan üsküdarı geçmiştir.

Kendilerine ilham kaynağı olmuş ihtilal yönetiminin açtığı, cemaat taşlarıyla döşeli yolda ileri demokrasi diktatörlüğü elde edenler için ihtilal anayasasının eskimiş gölgesiyle hesaplaşmak dahi bu halkı istenen istikamete sürükleyebiliyorsa,

İzi tozu kalmamış, İhtilalcıların yargılanmasında adalet tatmini arayan aydınlar, topluma hafıza kaybettiren sürecin Özelleştirme tahribatlı gerçeğini anlamadılar ise, darbecilerden önce sizlere ömür, halk iradesine Fatiha okumalarını hatırlatmanın gereği yoktur.

Havanda su dövmek bu ülkenin demokrat, entel aydınlarının değişmez huyudur.

Doc. Feyzullah AYADENK

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp
Bize Ulaşın

Oteliniz Çağrı Danışmanlığı Hizmeti istekleriniz için bizlere ulaşabilirsiniz...